27 Mart 2017 Pazartesi

did you mean?

    İş yerinde iki hatun kişi birinin alınganlığı yüzünden bütün günü gergin geçirdikleri gibi bütün ofise de bu gerginliği yansıttılar. Gün boyu mutsuz olmaları da cabası.İncir çekirdeğini doldurmayan yanlış anlamaların doğurduğu gerginlik.
   Düşünüyorum da bu küçük ofiste yaşanan olay toplumumuzun bütününde sorun. Sadece iş değil,eş,ebeveyn,ast/üst her alanda yanlış anlamaların insanlarıyız. Çok bağırıyoruz ama hiç konuşmuyoruz. Konuşsak dinlemiyoruz.Varsayıyoruz,zannediyoruz. Kızlara şunları söyledim: "Bakın,kimse kimsenin beyninden geçenleri okumakla yükümlü değil. Karşınızdaki kişinin gerçekte ne demek istediğini sadece sormanız yeter. Sormak sizi geliştirir. Bildiğiniz şey her neyse buna sormak yerine,varsayarak zannettiğiniz şeye sıkı sıkıya yapışırsanız körelirsiniz. Görmediğiniz şeyi görmek için sorun. Google'a bir bakın,dünya devi şirkettir. Onu dünya devi yapan bir takım tesadüfler midir sanıyorsunuz? Sürekli kendini geliştirir ve hep sorar "bunu mı demek istediniz?" diye. Ve her sorgusundan sonra sizi anlamanın alt yapısıyla bir sonraki aramalarınıza hazır olur. Şimdi siz hayatınızda ne olmak istediğinize karar verin,bir eskicinin el arabasında kasası bile işe yaramayan atıl kompütür mü,yoksa dünya devi ruhunda gelişmiş bir yazılım mı? Ve sorun,hep sorun,yargılamadan,anlamak için "bunu mu demek istedin?" diye.
Şimdi ofiste bu soru, anlayışın ve anlaşmanın kodu oldu "Did you mean?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder