8 Mart 2018 Perşembe

Düşüş


Bir kaç hafta önce "Bir Dinzorun anıları" kitabını okurken Mina Urgan'ın dolmuşta geçen anısı epey dikkatimi çekmişti. 1964 ya da 65'te üstü başı dökük bir grup insan Dolmabahçe'ye doğru Adalet Partisi mitingine katılmak için coşkuyla,hazla ilerliyorlarmış.Gelir düzeyi pek iyi olmadıkları belli dolmuş yolcularının da destek verdiklerini farketmiş ve dayanamamış azarlarcasına sormuş (kısa anlatmaya çalışıyorum bu yüzden cümleler aynen değil) ,"Biz işçi partisini sizler gibi düşük gelirdeki insanlar rahat yaşasın diye kurduk,neden sizi sömürecek bir partiyi destekliyorsunuz" Hepsi de araçtan inerken şaşkınlıkla"Bilmiyoruz,Bilmiyoruz..." diye inmişler.
Fotoğraftaki kitapta da şöyle bir olay geçiyor:
Fabrikanın birinde işçiler yaşanması imkansız koşullarda sefalet içinde yaşıyorlar barakalarda.Fareler cirit atıyor ortalıkta ,hatta bir çocuğun kulağını kemiriyorlar falan.Nasıl oluyorsa isyan ediyorlar ve Parti İl Meclisi'ne mektup gönderiyorlar. Parti sekreteri hemen arabasına atlayıp gidiyor.Veria denen bu adam ne zaman iyi olacağını,ne zaman acımasız olacağını,ne zaman yalayacağını çok iyi bilen tam bir ayakoyunları adamı."Nedir derdiniz?"diye soruyor. Korkmuş ve susmuş işçileri cesaretlendirip konuşturuyor. Her biri bağıra çağıra bişeyler anlatıyor.(Yine kısa keseceğim) İşçilerin gözü önünde Müdür'ü aşağılıyor,hakimiyet milletindir edebiyatı yapıyor ve işçilere dönüp "Çocuklar,doğru müdürün evine ne bulursanız alın" diye talan müsaadesi veriyor. Yine korkan işçileri kendi korumalarını önden yollayıp cesaretlendiriyor.İşçiler "Yaşasın Veria! Yaşasın Veria" çığlıkları ile masa,sandalye... ne varsa taşıyorlar barakalara.İşlem bitince Veria "Bu mükafata karşılık bir saat fazla çalışırsınız her halde,hak yerini bulmuş olur doğru değil mi?" diye soruyor. Eşyalarla sarhoş işçiler "Doğru,doğru..." diye cevap veriyor ve Veria ,müdüre dönüp"Yoldaş Müdür,bunu not et ve işçilerin isteğini yerine getir" diye emir veriyor.
Bir ay sonra kendilerini bile sığdıramadıkları barakalardan o güzelim eşyaları çıkarıp avluda çürümeye bırakıyorlar.Müdürün evi eskisinden yeni döşeniyor,işçilere kalan bir saat fazla mesai oluyor ve Veria'nın şahane hareketleri ile onları nasıl müdafaa ettiğine dair anılar.
Sefil insanların sefaleti nerede başlıyor bilmiyorum.
"Bilmiyoruz!,Bilmiyoruz.." beyinlerinin mi ruhlarının mı sakatlığı?!?!
Bilmiyorum,bilmiyorum...

                                              

4 Ocak 2018 Perşembe

Medeniyet ve Diyanet

Medeniyet denince onun ne olduğunu sanıyorsunuz? Teknoloji?
Okuma yazma oranı,kültür? Güncel ritüeller?
Çok basittir biliyor musunuz? O minik ayrıntıyı yakaladığınız zaman yukarıdakilerin hepsi kendiliğinden oluşur.
Medeniyet sadece "Benden sonra?" diye sorabilmektir.'Benden sonra'sı için endişelenebilmektir. 
Elinizdeki pet şişeyi çöp konteyneri bulana kadar taşıyorsanız,yere atma düşüncesi sizde 'Sonra buralar ne olur?' endişesi yaratıyorsa medeniyetin öngördüğü çevreye duyarlı insansınızdır. Kurumunuzda yasa dışı uygulama varsa ve siz bunu zarara uğramamak için görmezlikten gelme yerine pahası ne olursa olsun gerekli yere şikayet ediyorsanız medenice davranmış olursunuz,çünkü "Ya sonra!?" diye sormuşsunuzdur.İnancınız konusunda hassas olduğunuz halde başka inançta insanlar istismar ediliyorsa ve bu istismar sizin avantajınıza bile olsa itiraz ediyorsanız medenice davranmış olursunuz ,çünkü "Ya sonra!?" diye sorduysanız devran dönüp aynı uygulamanın sizi de rahatsız edeceğini bilirsiniz. Millet meclisi bütçe açıklamalarını yaptığında tamamen kişiye özel bir bakanlığa mesela diyanet işleri bakanlığına 8-9 bakanlığın toplam bütçesinden daha fazla ödenek ayırdığını duyduğunuzda bu kararı iptal ettirene kadar itiraz ederseniz medenice davranmış olursunuz çünkü bilirsiniz ki bu kurum gün gelir 9 yaşındaki kız çocuğunun evliliğini caiz kılabilir.
Medeniyet "Benden sonra?"," Ya sonra?" diye sorabilmektir. Bizler medeni insanlar değiliz. Bizlerin empati yaptığı şey sonrası,bizden sonrası değil, o anki duygudaşlık.Biz "Ya sonra?" diye sormak yerine "Yok ya,o kadar da değil,oraya kadar gitmez..." kehanetleri ile günlük yaşıyoruz.Sonrasında da elimizde hashtaglerden başka silah kalmıyor. Medeniyet her zaman daha ileridedir.İleriyi düşünebilmektir medeniyet.
Ülkenin geldiği nokta gösteriyorki çok şeyde geç kaldık ama bu bizi ümitsizliğe düşürmesin. Zararın neresinden dönülse kârdır. Ölümden başka dönüşü olmayan yol yoktur. Bu saatten sonra bizler,iyi insanlar egolarımızı rafa kaldırıp "Benden sonra?" diye sormayı alışkanlık edinelim.Kendi çıkaramıza karşı bile olsa birlik içinde geleceği düşünerek sorunlar henüz çekirdekken müdahale edelim. Ülkemin,çocuklarımızın medeniyete ihtiyacı var. Bizlere,biz iyi insanlara ihtiyacı var. Günlük duygudaşlık hastalığından kurtulalım. Çocuklarımız için medeni olalım. Sonrayı düşünmeyi alışkanlık edinelim.