28 Mart 2017 Salı

ANNESİNİ DOĞURAN ÇOCUK

   Yaratılışın kodları var mı bilmiyorum ama bazı insanların o iş için doğduğu bir gerçek. Bazı kodların da evrimsel yüklemeyle yaratılış gerçekliliğinde olduğu gözlemlerim arasında. Bunların içinde 'annelik'i örnek verebilirim. Kadınların böyle bir öğretilmişlikleri var ve yaşam tarzları ne olursa olsun annelik kodundan sıyrılamıyorlar. Hayatım boyunca söylediğim ve inandığım şudur: evliliklerde çocuk gerekli değildir ama olduktan sonra da Allah üzüntüleri ile sınamasın.
   Çocukluğumdan beri olmayı hayal ettiğim pek çok şey oldu ama bunların arasında asla annelik yer almadı. Ama bir hayat yoludur ki anne olma gerçeği ile karşılaştım.İlk hamilelik ve ilk cahillikler silsilesi. Doğuma kadar kitaplardan okudum çocuğu ve anneliği. "İlk ıngaa sesi ile şöyle olusunuz,böyle olursunuz,çekilen doğum sancıları o sesle sıfırlanır,onu kucağınıza aldığınızda gözyaşlarının derinliğindeki aşklar vs. "bıdı bıdılarını.Hepsi bende yalan oldu,bende işlemedi o duygular.Kilolu bir bebek olduğu için doğum zor gerçekleşti (gerçi çoğu kadına göre yumurtladım sayılır ya neyse hala hatırlamak bile istemediğim anlar). Ve beyefendi geldi.Öylesine yabancıydı ki "benim" duygusunu hissetmeme olanak yoktu.Öylesine muhteşem bir benlikti ki yerimden kalkıp önünde ellerimi kavuşturup "buyurun efendim" dedirtecek enerjideydi.O varlığı "benim" diye sahiplenmek ne haddime,destur bismillah!! Çok net hatırlıyorum,hemşire yıkamak için götürürken yarı baygın izledim ve şunu dedim"madem bu kadar yabancı olacaktın niye şu acıları çektim ki, kimsesiz çocuklar yurdundan alsaydım büyütseydim,acı saçma oldu" İş kitaplarda okuduğum gibi değildi yani.
Kodlarımda annelik yok ama o benlikle tanışıklığımız arttıkça,mesaimiz arttıkça anneye dönüşmeye başladım.Altı aylık civarlarında gözlerimin içine bakıp beni farklı gördüğünü hissettirmeye,O gözler "sen bana aitsin" demeye başladığında şefkat duygum dönüşüm yaşadı.Sonrasında anne gibi sevebildim.Saygımın,şefkatimin içine sevgi eklendi.Ve her gün daha çok sevdim."Bundan daha fazla sevilmez" dediğim sevginin ertesi gün fazlasını gördüm.
   Tüm özgürlük tutkusuna,sorumsuzluğa,sorumsuzluktan zevk almaya rağmen bir kişiye tüm varlığınızı adayabilir misiniz?Kendi varoluşunuzu hem onunla yok edip hem onunla kutsayabilir misiniz? "Evet" ise siz bir annesiniz,babasınız.Bunun bir matematiği yok.Yani birinin kişiliğinde yok oluyorken nasıl aynı zamanda varlığınızı en kalın çizgiyle yaşıyorsunuz?!
   Büyüdükçe beni büyüttü."Anne yaz,anne üniversite sınavlarına gir,anne ingilizce öğren, anne bak şu aplikasyonu indir işine yarar,anne egzersiz...." biliyorum ki en iyi iki dostumdan biri.(Diğeri de ikinci oğlum)
   Ben anne doğan kadınlardan değilim. Anneye sonradan dönüşenlerdenim.Onunla birlikte tüm dünyaya daha iyimser,daha şefkatli bakabilenlerdenim,onunla birlikte tüm çocukları sevebilenlerdenim.
   28.03.1993'te Kocaeli Devlet Hastahanesinde bir doğum oldu.O doğumda bir çocuk anne doğurdu.Doğum günün kutlu olsun çocuğum.Senin ve tüm çocukların doğumları kutlu olsun. Ulu olsun.






27 Mart 2017 Pazartesi

did you mean?

    İş yerinde iki hatun kişi birinin alınganlığı yüzünden bütün günü gergin geçirdikleri gibi bütün ofise de bu gerginliği yansıttılar. Gün boyu mutsuz olmaları da cabası.İncir çekirdeğini doldurmayan yanlış anlamaların doğurduğu gerginlik.
   Düşünüyorum da bu küçük ofiste yaşanan olay toplumumuzun bütününde sorun. Sadece iş değil,eş,ebeveyn,ast/üst her alanda yanlış anlamaların insanlarıyız. Çok bağırıyoruz ama hiç konuşmuyoruz. Konuşsak dinlemiyoruz.Varsayıyoruz,zannediyoruz. Kızlara şunları söyledim: "Bakın,kimse kimsenin beyninden geçenleri okumakla yükümlü değil. Karşınızdaki kişinin gerçekte ne demek istediğini sadece sormanız yeter. Sormak sizi geliştirir. Bildiğiniz şey her neyse buna sormak yerine,varsayarak zannettiğiniz şeye sıkı sıkıya yapışırsanız körelirsiniz. Görmediğiniz şeyi görmek için sorun. Google'a bir bakın,dünya devi şirkettir. Onu dünya devi yapan bir takım tesadüfler midir sanıyorsunuz? Sürekli kendini geliştirir ve hep sorar "bunu mı demek istediniz?" diye. Ve her sorgusundan sonra sizi anlamanın alt yapısıyla bir sonraki aramalarınıza hazır olur. Şimdi siz hayatınızda ne olmak istediğinize karar verin,bir eskicinin el arabasında kasası bile işe yaramayan atıl kompütür mü,yoksa dünya devi ruhunda gelişmiş bir yazılım mı? Ve sorun,hep sorun,yargılamadan,anlamak için "bunu mu demek istedin?" diye.
Şimdi ofiste bu soru, anlayışın ve anlaşmanın kodu oldu "Did you mean?"

24 Mart 2017 Cuma

DEĞERLİLİK ÜZERİNE

Son dönemlerde akım olan kişisel gelişim ya da spiritüel kitapları okumaya,bu tür öğretmenleri izlemeye yaklaşık 20 yıl önce başladım.Aynı şeyleri tekrarladığı halde halen zevkle de okuyorum.Genel yaşantımın içinde maddi dünyamda olağan üstü değişiklikler yapmasa da(mesela İbiza'ya gitmeyi hayal ederim ama akbilimi aylık dolduramam :) ) bilinç düzeyimde mutlaka olumlu değişimler yarattı."Olumlamalar"ın bendeki olumunun sırrı belki de sadece bu :)
Sevgi içimde bunu farkediyorum ama henüz belli ki zenginliği içselleştirememişim(Bu endüstüriyel fikir)
Gözlemlerim odur ki,pek çok ruhsal çalışan bir öğretinin 2 saatlik semineri bir haftalık inisiyesinden sonra eğitimini aldığı konu üzerine kafa yormuyor.Bir mühendislik dersi gibi kalıp/kitap neyse,bilgilerin aynılığı yolunda şifacılık yapmaya devam ediyor.Bana göre esasında ruhsal çalışmalar,yollar,izlekler parmak izi gibi kişiye özeldir. Her ruhsal çalışma evrendeki kattrilyonlarca varyasyondan biri olmalıdır. Ruhun izleyicisi olur ama birebir kopyalanamaz.
Bana,"yapabilirsin,sen Tanrı kopyasısın,aslansın,kaplansın,bitanesin"ruhsatı veren bu öğretiler inanılmaz huzur ve güven verir.Ama bu, benim o öğretilerin tapınak şovalyesi olduğum anlamına gelmez.Üzerinde düşünürüm.Kendi ruhumun yolunu öğreti üzerinde konumlandırırım.
Bütün bu açılış konuşmasını dün başıma gelen bir olay üzerine yapıyorum.
Bir müşterim yoğun bel ağrısı sebebi ile seans istedi. Uzakdoğu masajlarından mikslediğimiz bir çalışma yapacağız.Kişi,tanışmama vesile olan çok sevdiğim bir arkadaşımın akrabası. Seans sonunda ben bu tanışıklık sebebi ile indirim yaptım.İndirim yaptığım kişi oldukça varlıklı biri bu arada.
Öğlen vakitleri arkadaşla buluştuk,terapiden konuşurken yaptığım indirim için epey azar işittim"Değersizlik duygun var" dedi bana.
Düşünüyorum,uzun zamandan beri ezberlenmiş bu tür kalıpları zaten sorgularken bu olay konuyu dikkatle incelememe sebep oldu.
Değersizlik duygum var mı?Değer nedir?Değerin neye değmesi gerekir?
3 liralık işe 5 lira alırsam daha değerli olur muyum?2 lira alırsam değerimden düşer miyim,ne kadar düşerim?
Hakikaten bu konularda kendimi iyi de eğittiğimi sanıyorken bu itham beni fazla sarstı. Değersizlik duygum mu var? Kişisel gelişim vs..kalıplara göre evet,kendimi,işimi değersiz buluyorum.
Böyle ise çok acı. Dün acı çektim.Bilinçli saydığım,düşüncelerine itibar ettiğim bir dostum bana değersizlik yaşadığımı söyledi. İçimde yaşadığım savaşı güçlüce alt edemedim. Çünkü işin "savunma yapıyorsun" yaftası da var.
Sevgili okuyan arkadaşım,değersizlik duygum olmadığı gibi işim benim kutsal saydığım alanım.İşime değersizlik?!? Çarpılırım,çarpılırsınız!
Son derece gelişmiş değerlilik duygum var.Çalışma alanımda,ilişkilerimde,varlığımın farkındalığına vardığım her anda değerlilik duygum var. O kadar değerlilik duygusuyla doluyum ki çalıştığım insanın maddi durumu tamamen ilgimin dışında. O kadar değerliyim ki etrafımda dokunduğum ve bana dokunan herkes değerli.Dostlarım değerli ve yaptığım işi duysunlar ya da duymasınlar ben o değerlilere ikram yapabilirim.Hayalimde bu küçük hediyelerin sevinci ile dostluklarımı neşelendirebilirim.
Ben bir "DEĞER"im. Değerim bir şeye değmez,üst sınırı yok. Ve okuyucu,pek çoğumuz değerliyiz. Eskimiş din kalıplarının yaptığı gibi yeni bilgilerin de sizi aldatmasına izin vermeyin.Endüstüriyel fikirlerden uzak durun.
Değerimizi bilelim ama değer biçmeyelim.

18 Mart 2017 Cumartesi

Başlarken




     Bugün whatsappıma şöyle bir mesaj geldi: "Yazı yazmak,kendinizi keşfetmek için kullanabileceğiniz önemli bir yöntemdir. Düzenli olarak anı defteri tutmak yaşamınızı değiştirir. Tıpkı derin bir sohbet vasıtasıyla başka bir insanı tanıdığınız gibi,her sabah anı defterinize yazarken de kendinizi tanırsınız. Yazmak size açıklık sağlar,açıklıksa ustalığın ön koşuludur. Ve hayatınız yaşamaya değdiğinde göre,kesinlikle yazmaya da değecktir."
    Günlük yerine geçecek bloga başlamak için oldukça sevimli bir işaret sayılabilir. :)