2 Şubat 2019 Cumartesi

HAYDARPAŞA

 
 Bir kaç gün önce yaptığım Sarayburnu ziyaretinden sonra sizin de tahmin edeceğiniz gibi Haydarpaşa'yı görmek istedim. Yeniden doğuşlarımın mekanını. Uzun zamandan beri vapur geçişlerimde gördüğüm Haydarpaşa'nın yakından beni bu kadar üzeceğini tahmin etmemiştim. Belki size önce Vezneciler'de yaptığım aktarmayı anlatsam daha iyi olur. Evvelki salıydı,Gaziosmanpaşa'ya gitmek için Vezneciler'de aktarma yaptım. Bir aktarma aralığı ne kadar sürebilir ki, o kısa süre görebilen,duyabilen bir insanın kahrolması için yeterli süreydi. "Nasıl insan kendi vatananına bu kadar düşman olabilir? Nasıl bu kadar kötü olabiliriz? Nasıl bu kadar cehalet içinde yüzebiliriz? Nasıl voleyi vurmak , kısa kazançlar için kültür katili olabiliriz?"soruları, içimi sızlatırken  kafamda Cüneyt Arkın'ın gözlerine mil çekilmiş görüntüleri eşliğinde kanayan gözlerimle dolaştım uzun süre.

    Tarih manyağı olduğum söylenemez. "Değerlerimiz,değerlerimiz.."diye dolaştığım torunculuğum da yok. Peki beni üzen ne bu kadar? Gördüğüm,kahrolduğum görüntüler sadece iki,üç taş binaya çakılmış çiviler,pimapenler,eternitler değildi. O tarihi binaların altındaki büfelerde,mağazalarda ucuz amaçları,insanın burnunu sızlatan küf kokulu ruhları,asla anlamayacağına kanaat edilen beyinleri,bir başkasının hislerine olan aşağılamaları görüyordum.Sığ beyinleri,sığ ruhları görüyordum. Çıkışı olmayan üst sınır bir medeniyetsizliğin içinde yaşamış olmanın gerçeği ile yüzleşiyordum. Medeniyet "Benden sonra?" sorusunu öngörür,"Biz" algısını ifade eder ve bu 'biz'in içine tüm insanlığı koyar,kolektif ekonomiyi,kolektif kültürü öngörür.
   İstanbul'un bu tarihi mekanları, kültürden ekonomiye yaşadığımız tüm olumsuzlukların nedenini,nasılını açıklayan koca bir kitap gibi. Estetik,güzellik kavramlarının yok edildiği  zombi istilasındaki bu şehir her gün daha fazla çürümüş ruhların yemi olmaya devam ediyor. Tarihi, Haydarpaşa'dan bile eski olan değerleri hoyratça harcayan ceset ruhlar Haydarpaşa'ya ne yapmaz ki?!  Estetik bir değere bakarken sadece o metanın oluşum sebebini izlemezsiniz.Estetiği sanat yapan şey de budur. Haydarpaşa'ya sadece TCDD Anadolu yakası bölge binası olarak bakabilir miyiz? Şehrin, hayalleri, umutları ,başlangıçları ve vedaları davet eden sinematik kapısı değil midir Haydarpaşa? Elinde meşalesi ile özgürlük vaad eden Özgürlük Heykeli gibi kurtuluşu vaad etmez mi o şiirsel duruşunda?
   Sarayburnu hikayemde demiştim ya "Haydarpaşa meğer suskunluğunu Sarayburnu'nda kusarmış "diye,hergün binlerce kez tecavüz edilen o rahim Haydarpaşa, yok olan insanlığımızı da kusarmış Sarayburnu'na.
Yine,yeniden doğmak için gittiğim Haydarpaşa bu defa konuştu benimle tadilat brandalarının altında ; iyileşmenin tükenmekten yorucu olduğunu söyledi. Umut etmenin kaybetmekten zor olduğunu söyledi. Bana kendi üzüntülerimle meşgulken, her zaman vefada olanlarınların,dik duranların da yorulduğunu söyledi.
Haydarpaşa bana öyle imdat eyledi ki,"Ben iyi olursam bil ki ülken de iyi olur" dedi.



   















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder