Fotoğraftaki kitapta da şöyle bir olay geçiyor:
Fabrikanın birinde işçiler yaşanması imkansız koşullarda sefalet içinde yaşıyorlar barakalarda.Fareler cirit atıyor ortalıkta ,hatta bir çocuğun kulağını kemiriyorlar falan.Nasıl oluyorsa isyan ediyorlar ve Parti İl Meclisi'ne mektup gönderiyorlar. Parti sekreteri hemen arabasına atlayıp gidiyor.Veria denen bu adam ne zaman iyi olacağını,ne zaman acımasız olacağını,ne zaman yalayacağını çok iyi bilen tam bir ayakoyunları adamı."Nedir derdiniz?"diye soruyor. Korkmuş ve susmuş işçileri cesaretlendirip konuşturuyor. Her biri bağıra çağıra bişeyler anlatıyor.(Yine kısa keseceğim) İşçilerin gözü önünde Müdür'ü aşağılıyor,hakimiyet milletindir edebiyatı yapıyor ve işçilere dönüp "Çocuklar,doğru müdürün evine ne bulursanız alın" diye talan müsaadesi veriyor. Yine korkan işçileri kendi korumalarını önden yollayıp cesaretlendiriyor.İşçiler "Yaşasın Veria! Yaşasın Veria" çığlıkları ile masa,sandalye... ne varsa taşıyorlar barakalara.İşlem bitince Veria "Bu mükafata karşılık bir saat fazla çalışırsınız her halde,hak yerini bulmuş olur doğru değil mi?" diye soruyor. Eşyalarla sarhoş işçiler "Doğru,doğru..." diye cevap veriyor ve Veria ,müdüre dönüp"Yoldaş Müdür,bunu not et ve işçilerin isteğini yerine getir" diye emir veriyor.
Bir ay sonra kendilerini bile sığdıramadıkları barakalardan o güzelim eşyaları çıkarıp avluda çürümeye bırakıyorlar.Müdürün evi eskisinden yeni döşeniyor,işçilere kalan bir saat fazla mesai oluyor ve Veria'nın şahane hareketleri ile onları nasıl müdafaa ettiğine dair anılar.
Sefil insanların sefaleti nerede başlıyor bilmiyorum.
"Bilmiyoruz!,Bilmiyoruz.." beyinlerinin mi ruhlarının mı sakatlığı?!?!
Bilmiyorum,bilmiyorum...
